hatıraları yaşanmamışçasına harcarken çıkıyorsun hep karşıma. şu an uykusuzluktan bayılacak gibiyim. midem bulanıyor. gözlerim küçülüyor. ağzım yamuluyor. ellerim titriyor. yine de sana bir ''iyi geceler'' demeyi ihmal etmiyorum.
- buralardayım. telefonumu, msnimi, herşeyi biliyorsun. istediğin zaman...
diyorsun.
- teşekkür ederim.
diyorum.
ne isterdim biliyor musun? hani saçma sapan yazılarını okuttuğun o gün vardı ya. kalabalıktık. ben üç kişilik bir koltuğun en köşesine büzülmüştüm. bana ''seni seviyorum. ama istemiyorsan başkasını seveceğim.'' diyen adamın işte o başkasıyla az ilerde sevişmesini izliyordum. elimde yarısı yenmiş bir çokoprens vardı. ''seni seviyorum'' cümlesinin gerçek anlamını çözmeye çalışıyordum. sen geldin sonra. ayaklarımın ucuna kıvrıldın. bana bir not defteri uzattın. ''okusana.'' dedin. işte o günkü gibi kalsaydık hep. sen her şeyi bilen ama hiçbir şey bilmediğini sanan genç adam olsaydın; ben de hiçbir şey bilmeyen ama her şeyi bildiğini sanan genç kız.
sadece ben değil, ikimiz de büyüdük.
ve ikimiz de harcadık hatıraları.
yine de;
teşekkür ederim.