''yıldızın çok düşük.'' dedi yaşlı kadın; ''gerçekleşmeden hiç kimseye hiçbir şey anlatmamalısın.'' sonra beyaz dudaklarından birşeyler mırıldanarak beyaz bir kağıda arapça bir takım cümleler yazdı ve kağıdı sayamayacağım kadar çok sayıda katlayıp bana verdi; ''al bunu, hep üzerinde taşı. seni koruyacak.'' kağıdı yaralı bir kuş gibi avucumun içine aldım ve bir süre ne yapacağımı bilmez bir şekilde öylece tuttum. bu küçük kağıt beni koruyacaktı öyle mi? içinde tanrı'ya benimkilerden daha gerçekçi, daha samimi ve daha güçlü olabilecek nasıl bir yakarma vardı acaba ki; iyi olmamı sağlayacaktı?
iyiyim...hayatımın belki de en kırık dökük hatıraları, ''birtürlüunutamama'' hastalığından mütevellit, gözlerimin önünden gitmese de; kimbilir kaçıncı düşmanımın ''sanma ki yeryüzünde güvenilecek bir erkek var.'' cümlesi yankılanarak tekrarlanırken beynimde, tanıştığım bütün erkeklerin gözlerinin içinde güven namına ufak pırıltılar arasam da; onurlu ve gururlu bir insan olduğumu evet nihayet hatırlayıp, arkamdan ya da önümden konuşan kim varsa hayatın klozetine atıp üzerine de sifonu çekmiş olsam da; artık cevap vermekten yorulmuş olmamı haklı olduklarına, faziletli olduklarına, haysiyetli olduklarına, ah evet, süper bir insan olduklarına yoran zavallıları tanrı'ya havale etsem de; bazen iyi insan olmakla salak insan olmayı birbirine karıştırıp ''hangimiz masumuz ki?'' cümleleri kursam da; geceleri dans eden bedenlerden fışkıran testosteron ve östrojen hormonlarına daha fazla tahammül edemeyip midem bulanınca bir evin içindeki iki türk, bir ingiliz ve bir italyan tandanslı fıkra tadındaki muhabbete türklerden biri olarak katsam da kendimi; ''tavuk, yeni bikinin çok yakışmış. eskisinden daha güzel görünüyorsun. süpersin! şahanesin! bi'tanesin!'' diyen ve iyi hissetmem için yalan söylemeyi bile göze alan, hayatımda tanıdığım en deli ve en dost adama bir teşekkür bile etmesem de; başka bir ülkede yaşama teklifini annem için ve belki de tek başıma bir şeyler yapacak kadar güçlü olduğumu kendime ispatlamak için bir çırpıda reddetsem de; kaç sabahtır kumsalda küçücük kovalar ve küreklerle ve büyük bir iştahla birlikte kumlardan kocaman bir kale yapmaya çalıştığım ve annesi olmaya nasıl da özendiğim angelica'nın minik dudaklarından çıkan her şeyi anlayamasam da; iyiyim.
benden başka herkesin iyi olduğunu öğrendiğimden beri, iyiyim.
hem artık, koruyucu muskam bile var.
ve gerçekleşmeden hiç kimseye hiçbir şey anlatmıyorum.
belki, gerçekleşse bile, anlatmamalıyım artık.