Cumartesi, Haziran 24, 2006

nasıl geçti habersiz

işte yine aynı yerdeyim...

sanki koca bir yıl geçmemiş de, ben, bu sıcak ve portakal suyu kokan internet kafeden hiç çıkmamışım. hayatım kaldığı yerden devam ediyor gibi. birazdan sahile ya da eve gideceğim. sabah erkenden kalkıp taze ekmek ve gazete almaya gideceğim. köy kahvesindeki amcalarla gençliğimin kıymetini anlayana kadar gazete okuduktan sonra eve dönerek en güzel bikinimi giyip denize gideceğim. bütün günü yüzerek ve güneşlenerek geçirip tekrar eve döneceğim ve taze fasülye ile karpuzdan mütevellit akşam yemeğimi yedikten sonra buraya, bu sıcak ve portakal suyu kokan internet kafeye geleceğim. ve bir kaç gün içinde yalnızlığımı özleyip kediyi de alarak eve döneceğim. ve gerisi çorap söküğü gibi gelecek.

kaldığım yerden devam edeyim öyleyse...


ayaklarımda yürüyen minik karıncaları umursamıyorum. bahçedeki ağaçtan kopardığım kayısılarla kahvaltı yapıyorum. hamakta uzanıp batan güneşi ve hemen önümde uzanan sokakta, oyun oynayan çocukları izliyorum; 15 sene önce benim de aynı sokakta aynı oyunları oynadığımı hatırlayarak. gecenin bir vakti, cibinliğin içinde uyanınca kendimi bir an prenses gibi hissediyorum. kızgın kumlardan serin sulara dalıp balıklarla dansediyorum. tenceredeki ara sıra karıştırılan soğan misali hafif pembeleşiyorum. jet-skide hava atanlara inat, plaj şemsiyesinin altında sakin ve sessizce kitabımı okuyorum. daha doğrusu, hemen yanımdaki şezlongta i-pod dinleyen adamla birlikte okuyoruz. adam, sayfaları çevirme hızıma yetişemiyor. bilmiyor ki, ben, bu sayfalarda aslında kendi hayatımı okuyorum. yavru bir kedinin hayatını kurtarıyorum. kardeşime acıyı anlatıyorum ve o'ndan mutluluğu dinliyorum. anneme ve babama sakızlı dondurma ısmarlıyorum. annem ve babam, kendi paralarından ısmarlanan dondurmaları yerken gülümsüyorlar.

''seni nasıl böylesine hırpaladılar? aşk sözcüğünü duyar duymaz karmakarışık korkulara kapılıp gitmene; iki insanın birbirine en yakın olması gereken zamanlarda, uçuruma yuvarlanır gibi kendi içine dönmene; bakman, istemen ve sorman gerektiğinde başını eğmene; bedenin çırılçıplakken kafanı yastıkların altına gömmene kim neden oldu? senden neyi esirgediler?''*

sonrası, aynı kitaptaki gibi...bitimsiz bir suskunluk oluyor.

* aslı erdoğan /mucizevi mandarin