Cuma, Haziran 02, 2006

halil cibran'la randevu

elimdeki yarısı yırtılmış sarı kağıda baktım. sağdaki ilk sokağa saptım. büyük evin önünde durdum. zilin üzerinde, ''H.C'' yazıyordu. bastım. son derece demir ve son derece ağır görünen bahçe kapısı kendisinden beklenmeyecek naiflikte açıldı. içeriye girdim. merdivenleri çıktım. sokak kapısının ardındaki adam, gülümsüyordu.

- hoşgeldin,
dedi.

içeride hayatımda görmediğim kadar çok kitap vardı. ama buraya kitap ödünç almak için gelmemiştim elbette. kısa kestim.

- vakit kaybediyormuşum gibime geliyor. insanlar sıçar gibi kelimeleri tüketirken, ben artık duymuyorum bile. ama onlar vazgeçmiyorlar. bu kadar iğrenç olmanın başka bir yolu daha olmalı. ünlü türk düşünürü hande yener'in dediği gibi; ''son sözü söyledim, koymadı mı?''
- sen duyduklarına inanıyorsun. soylenmeyene inan; çünkü insanın sessizliği sözcüklerden daha yakındır gerçeğe.
- vay canına! hande'ninkinden iyiymiş bakın bu laf. çok güzel konuşuyorsunuz sayın cibran.
- ikimiz de bütün becerileri, yetenekleri, bezemeleri ve düzenlemesiyle konuşma sanatını kullanma eğilimindeyiz. sen de ben de, dostlukla konuşma sanatının pek kolay uyum sağlamadığını anlamak zorundayız. yürek yalındır, yüreğin görüntüleri temel şeylerdir, oysa konuşma sanatı sosyal bir araçtır. bu nedenle konuşma sanatından yalın konuşmaya dönme konusunda anlaşalım mı?
- elbette, nasıl isterseniz. sizce ben oradan aptal gibi mi görünüyorum? bu kadar değersiz olabilir miyim? başkalarının beni böyle görmesine izin vermeli miyim?
- ah! beni aldattıklarını anlamadığımı zannedenlerle dalga geçmek için, insanların beni oyuna getirip aldatmalarından hoşlanmam, biraz tuhaf değil mi?
- çok iyi anlıyorum sizi. peki, hayatın esrarı nedir?

- hayatın bütün esrarını çözdügün vakit ölümü arzularsın. çünkü o da hayatın sırlarından biridir.
- peki ruhum nasıl kurtulabilir?
- topragın neresini kazarsan kaz, bir define bulacaksın. ancak bir çiftçinin inancıyla kazmalısın.
- evet. hakettiklerimin çok daha güzel olduğuna inanıyorum. aslında sedece kendime inanıyorum. belki size bile inanmamalıyım.
- ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim. çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.

- sadece sevgiye inanıyorum ben.
- karşısındakine kendinden başka hiç bir şey vermez sevgi ve kendinden başka hiç bir şeyi de geri almaz. ne kendi dışındaki şeylere sahiptir, ne de kendisine sahip olunabilir.
- bu yüzden inanıyorum zaten...sizin için orda burda ''ermiş'' diyorlar sayın cibran? ne diyorsunuz?
- viski içer misin?
- ahah! içerim!
- buz?
- lütfen.

bu sıcakta içtiğim ama pişman olmadığım buzlu viski nedeniyle, yalpalayarak çıktım evden. kendimi çok daha iyi hissediyordum. hande'ye de uğrasam mı diye düşündüm, vazgeçtim.