Salı, Temmuz 05, 2005

home sweet home

gözlerim kapanıyor. üst kirpiklerim, alt kirpiklerimle bir an önce kavuşmak ve oracıkta sevişmek istiyorlar. çok sıcak. belki de tanrı, cehenneme alıştırma yapmamızı istiyor, cehennem diye bir yer varsa tabi. tanrı diye biri var, en azından ben, inanıyorum.

buraya gelmeden hemen önce, minik ve siyah bir kediyle karşılaştım. ayaküstü lafladık biraz. daha doğrusu, ben biraz çömelmek zorunda kaldım. birlikte bi bara gidip kocaman bardaklarda süt içtik. barmen sütün yanında çerez olarak whiskas isteyince, garipsedi. salak işte! barda süt içilir mi hiç?!

kapıyı anahtarla açmayı özlemişim. bir sürü zarf birikmiş posta kutusunda. bir çoğu bankaların ''buyrun! size böyle geçirdik. artık nasıl ödeyeceksiniz, bilmiyoruz ama minimum ödeme tutarınız bilmem kaç yeteleeeee (le'yi uzatarak, evet) dir. harcarken bize mi sordunuz? bu arada, bu kadar harcamaya kazandığınız hediye tutarınız bilmem kaç yeteleeeeciktir. isterseniz bunu uçuş miline ekleyelim. ama bu puanla ancak bir kaç mil uçabilirsiniz ki otobüsle gitmeniz daha hayırlı olur. bizi tercih ettiğiniz için salaklığınıza doymayın!'' şeklindeki maruzatlarını şirin göstermek için kırmızılı morlu zarfların içine koydukları ekstrelerden ibaret. bir de beyaz bir zarf vardı, üzerinde çok güzel bir el yazısı ve siyah mürekkeple ''sevgili sersemtavuk'a'' diye yazılmış. açmadım henüz, dedim ya, çok uykum var. gözlerim kapanıyor...