Cuma, Mayıs 18, 2007

gamlı baykuş

bak şimdi! evet, tam buraya bak. yeter sağda solda oyalandığın. anlamıyor musun, bakman gereken taraf, bu taraf. gitmen gereken, duyman gereken, koklaman gereken, dokunman gereken, tatman gereken taraf da bu taraf. bütün duyularını ver bana. korkma. benden sana zarar gelmez. güven bana.



ikimiz de yeteri kadar zaman kaybettik, biliyorsun. sevkiyata bok yetiştirmeyeceğiz elbet, ama yine de, anlamadığın şu; uzun zamandır oturuyorum ben. yolun tam kıyısındayım. gelene geçene bakıyorum. bağdaş kurmuşum. kucağımda bi tane baykuş. aynı sana benziyor. sen geçerken gözlerini sana dikip kafasını yürüdüğün tarafa doğru çevirip durmasaydı ki 270 derece çevirdi tam olarak, biliyorum, belki de seni farketmeyecektim.



- yoksa kahramanımız bu mu?
- hani kahramanlara inanmıyordun artık.
- ah evet. haklısın. inanmıyorum.



zaten senin de bir kahramanın sorumluluğunu taşıdığını sanmıyorum. ne de buna gücünün yeteceğine. istersen uçabilirsin aslında. ya da düz duvarlara tırmanabilirsin. ya da tek bir hamlede karşındakini devirebilirsin yere. ama ben bunu istemiyorum. güce tapan salak kadınlardan değilim ben. gerekirse kollarımın arasında taşıyabilirim seni. hani yaralanırsan falan. yaralı mısın? evet. yaralısın.



ben yaralarımı yalaya yalaya iyileşmeyi öğrendim. kedilerin yaptığı gibi. sonra oturdum işte bu yolun kıyısına. hani, senin geçtiğin. kimseyi beklemiyordum aslında ama, sen geldin. lütfen gidişin de böyle apansız olmasın. gitmeden önce haber ver en azından. kendime bi kaç şişe şarap alayım. bi kaç paket de sigara. kuru kuru gitmez, malum.



- ee baykuş, ne dersin, eğleniyor muyuz?
- hem de çok!
- güzel.