Perşembe, Mayıs 24, 2007

ars longa vita brevis

- delinin tekisin!
- evet. biliyorum.



anlamak istemediğiniz de bu zaten. sizin gibi düşünmüyorum. dahası, sizin gibi düşünmek istemiyorum. güzel bir ev, ekonomik bir araba ve mutlu bir yuva falan istemiyorum ama benim de sizinkine benzer hayallerim var. mesela bir oğlum olsun istiyorum. rahmime düştüğü sırada babasına aşık olayım, yeter. annesi ve babası aşık olan çocukların çok daha özel olduğuna inanıyorum çünkü. muhteşem bir oğlum olurdu eğer olsaydı. ki kendisine layık olmamaktan korkabilirdim. kendime bile layık değilim.



her şeyi bildiğini sanan insanlardan değilim. çok şey biliyorum, o ayrı. siz kafamın dibinde konuştukça, bilmediğimi sandığınız şeyleri defalarca anlattıkça, gözlerimin içine baka baka bana yalan söyledikçe, kendinizi ve kendiniz dışındaki insanları yücelttikçe, iyiden iyiye tiksiniyorum sizden. tiksinmek çok ağır oldu belki. acıyorum diyelim. evet, bu daha yerinde oldu.



çalıştığım şirkette, birinci kattaki arka kapıdan merdivenlerden inin. tam karşınızdaki camdan dışarı bakın. hava biraz serinleyince, tam karşınızda onları göreceksiniz. koyunlar. bildiğiniz koyun sürüsü. şehrin merkezinde sahipleri tarafından oraya getirilmişler ve plazalara bakarak karınlarını doyuruyorlar. absürd mü? kesinlikle değil. aklıma nerden geldi peki şimdi bu? önemli mi? kesinlikle değil. o koyunları seviyorum. size benziyorlar.



çok bunaldım. bir yandan kendimi yapayalnız hissedip bir yandan da bu yalnızlığın tamamen kendi seçimim olduğunu bilmek bile rahatlatmıyor beni. yatağımın üzerinde odamdaki eşyalara bilmem kaçıncı defa bakarken gözlerim hep aynı şeye takılıyor; bavuluma. bu defa gitmek için çok erken biliyorum ama, plan yapmaya başladım bile. gidersem eğer, benimle gelecek olan var mı? elbette yok. her biriniz o kadar korkak, o kadar plancı ve o kadar içten pazarlıklısınız ki, gelmeyi götünüz yemeyecek belli ki. oysa hiç yaşamadığınız kadar güzel bir yolculuk vaadedebilirdim sizin için. ama buna değmezsiniz.



durun bi sigara yakayım...içer misiniz? neyse. içmeyin. ciğerlerinize yazık.



ne diyordum. ha... ilişkileri satranç tadında yaşıyorsunuz hepiniz. ''şimdi bana bunu yaptı, o zaman ben de şunu yapayım.'' ''iki gün aramayayım da kendine gelsin.'' ''biraz mesafe koyayım da götü insin.'' ''bi ileri bi geri yapayım da feleği şaşsın.'' çok afedersiniz ama, siktirin gidin! doğal olun biraz. ve rica edicem, kadınlarla erkekleri ayrı kefelere koymaktan vazgeçin artık. hepimiz aşık oluyoruz. hepimiz nefret ediyoruz. hepimiz aldatıyoruz. hepimiz inciniyoruz. hepimiz ağlıyoruz. kabullenin. erkekler mars'tan kadınlar venüs'ten diye bir kitap vardı hani. hassiktir ya! ne komik. oysa hepimiz jüpiter'deniz. jüpiter'i çok seviyorum ben. bi kere dünya'ya çarpması muhtemel kuyruklu yıldızları kendisine çekiyor. daha ne yapsın? yaranamıyor işte. bencilsiniz hepiniz. hep daha fazlasını istiyorsunuz.



her şeyi bilmediğimi söylemiştim değil mi? iyi ki bilmiyorum. gogol burda olsaydı, derdi ki; basacak bir noktam bile kalmadı, anne!"



benim de gogol'üm. benim de kalmadı. çok yazık.