Perşembe, Kasım 03, 2005

bayram gelmiş neyime

yorganın altındaki çıplak ayaklarım donarken ve kafamda hicaz makamından bir türkü çığırırken, telefon çaldı...

bugün bayram...
çocukken, hepinizin bir şeyler anlatacağınız türden bayram anılarım oldu benim de. kırmızı elbiselerim, siyah rugan ayakkabılarım oldu. kırmızı elbiseleri severdim de, nedense, siyah rugan ayakkabılar, hep ayağımı vururdu. o yıllardan kalma bir çekimserlik olsa gerek, hala rugan giyemem.

bugün bayram...
gerçekleri sorgulamamanın lanetinden ve tatilin rehavetinden, bayramlarda hep mutluydum. büyüklerin buruşuk ellerini öpmenin küçük bir karşılığıydı harçlıklarım ve her ziyarette yenen baklavalardı yanaklarımdaki tombişlik.

artık ne kırmızı elbiselerim var, ne ruganlarım, ne harçlıklarım ve ne de baklavalarım!

işte sabahın köründe öylece yatarken ve bayram benim için ne dini, ne sosyolojik ne de felsefik, hiç bir anlam ifade etmezken; telefon çaldı. sabahın köründe çaldı!

- ablacım, bayramınız mübarek olsun!

gülnaz?!

soğuk monitör camının arkasından tesadüfen bulduğum bu küçük, kara ve akıllı kız; benim sinop'tan kardeşim. posta kutusunda ''derslerim çok iyi. yıldızlı pekiyi aldım'' diyen mektuplarını, her gün beklediğim kardeşim. birbirimizi sadece fotoğraflarda bile görsek, birbirimize hiç benzemesek de; evrenin bir şekilde bizi abla-kardeş ilan ettiği kardeşim.

bayramın bir anlamı olabileceğini, daha önce hiç düşünmemiştim.

keşke sana kırmızı bir elbise ve siyah rugan ayakkabılar gönderseydim gülnaz.
nasıl aklıma gelmedi!