o kadar çoksunuz ki; hanginizle baş edeceğimi bilmiyorum. belki baş etmek şart değildir, belki her birinizi kendi haline bırakıp gitmek en doğrusudur, bilemiyorum.
düşünüyorum da; nerden geliyor bu özgüven? kendinizi benden mesela, neden daha zeki, daha akıllı, daha kurnaz, daha güzel, daha iyi, daha şahane görüyorsunuz? siz ve ben eni konu daracık bir rahimde büyümedik mi? sonra yollarımız ayrılmış olabilir ve fakat çok afedersiniz, siz klozete sıçmıyor musunuz? siz bazen ağlamıyor musunuz? sizin kalbiniz ara sıra kırılmıyor mu? incinmiyor mu? siz hiç mi sevmiyorsunuz?
ego denen illetin uğrunda harcandığınızın farkında değil misiniz? neden her şeyi ama her şeyi açıkça anlatmıyorsunuz? neden hep bir şeyler gizli? neden hep hayat öylesine bir kurgu sizin için? neden bu salakça oyunlar? neden her şey sarpa sarınca bu anlamsız kaçışlar? sonra birden geri dönüşler? ne istediğinizi bu yaşta bile bilmiyor musunuz? eşşek kadar insanlar olduk, görebiliyor musunuz? bir gün önce ''seni seviyorum'' derken, ertesi gün siktirip gitme gibi bir cüreti nerden buluyorsunuz? ve dahi ısrarla haklılığınızı, suçsuzluğunuzu ispatlama yükümlülüğünüz nerden geliyor? bu saatten sonra ben ve benim gibiler sizi insan yerine koyar mı diye hiç mi aklınıza gelmiyor? oradan çok mu salak gözüküyoruz?
evet evet, size diyorum. o kadar çoksunuz ki aslında.
stefie shock demiş ki; ''sizi bumm diye havaya uçurmak isterdim ama, sizden çıksa çıksa klik sesi çıkar.''