daha bu sabah, gözlerimi bambaşka bir evde, bambaşka bir yatakta açtım. gevrek,beyaz peynir ve çay gibi muhteşem bir üçlü eşliğinde kahvaltımı yapıp günün gazetelerini okurken; masada taze koparılmış yaseminler, tam karşımda yemyeşil bir deniz vardı. ve ben mutluydum. gerçekten mutluydum. hayatım bir parça eksik dursa da, en azından sorunsuz devam ediyordu en nihayetinde. ihtiyacım olan şeylere sahiptim. ve yaseminler çok güzel kokuyordu.
ama şimdi; sanki bilmediğim biri, bilmediğim bir şey; yüreğimi ellerinin arasına alıp sıkıyor. yaşamak çok anlamsız geliyor. uyanmak, çalışmak, bir şeyler yemek, bir şeyler içmek, dansetmek, aşık olmak, nefret etmek, sevişmek, bir yerlere gitmek, birileriyle konuşmak, özlemek, gülmek, ağlamak, yenmek, yenilmek, uyumak ve yine uyanmak; çok anlamsız. oysa yaşamak tam da böyle bir şeyler işte. daha ne bekliyordum ki?
tatminsiz biri olmaktan korkuyorum. oysa, küçük şeylerden mutlu olmayı bilen biriydim ben. neler oluyor böyle, anlamıyorum. ya da anlamak istemiyorum. belki de çok kurcalamamak gerekiyor. sadece devam etmeliyim. hayatın bana bir yerlerde yapacağı sürprizi beklemeliyim. umarım güzel bir sürpriz olur. umarım...
yakında öleceğim uykusuzluktan.