psikolojide bunun bir açıklaması olduğuna inanıyorum. yani ben ve benim gibi insanlar, neden diğerleri gibi güneşli bir sabaha uyandıklarında ''lanet olsun!'' der ki? neden yolda yürürken yukarıya bakıp bir kaç bulut kümesi gördü diye sevinir ki? neden koyu ve yoğun bulutlar güneşi kapatıp alt edince siyah güneş gözlüklerini çıkartıp büyük bir müsabakada kazanan tarafmış gibi mutlu olur ki? neden televizyondaki hava durumu sunucusu ''çok bulutlu ve yağışlı'' deyince içten içe heyecanlanır ki? neden star wars/the empire strikes back izlerken, en çok bespin'deki cloud city'den etkilenir ki? neden kendisi gibi bulutsever insanlarla daha iyi anlaşır ki? mutlaka olmalı!
küçükken ben de çoğunuz gibi salaktım ve bulutların üzerinde zıplayabileceğime inanıyordum. gerçekleri öğrendiğimde, ne kadar derin bir hayal kırıklığı yaşadığımı hatırlar gibiyim. acrophobiem olmasa, bulutların tam ortasından paraşütle atlamak gibi olağanüstü bir hayalim var. ve fakat, şimdilik, sadece aşağıdan bakıyorum.''i love the clouds...the clouds that pass...up there...up there...the wonderful clouds'' der, Charles Baudelaire, The Stranger'da. bir bildiği olmalı.
Not: Fotoğraf Glen E. Friedman'e aittir.