Cumartesi, Eylül 27, 2008

love is just a four letter word*

bu defa içmiyorum. alkol beni hiçbir zaman bağrına basmadı zaten. halbuki bu dengesiz ve hüznü seven halime nasıl da güzel uyum sağlardı. mükemmel bir çift olabilirdik. çok iyi anlaşabilirdik. insanlar bizi parmakla gösterebilirdi.



- bak, şu köşedeki sersemtavuk değil mi? nasıl da sarhoş olmuş. kendinden geçmiş. yazık...



neyse ki, migrenim var! migren sahibi bir insansanız, canınız da çekse, ortama ayak uydurmak zorunda da olsanız, hayatınızın en bunalım arabesk filmini çekmek için dayanılmaz bir arzu da duysanız, götünüzü de yırtsanız; fazla içemezsiniz. zira ertesi sabah uyandığınız anda yaşayacaklarınız o kadar berbat olacaktır ki, bir koltukta gerçeklerle yüzleşmeyi tercih ederseniz. işte ben de, daha fazla uzatmadan kucağımdaki sıcak su torbasına sarılarak, her bir gerçekle, tek tek yüzleştim. vardığım sonucu elbette ki burada paylaşmayacağım ama şunu söylemek isterim; hayat, gerçekten çok basit. ve biz onu zorlaştırmak için elimizden geleni yapıyoruz.



sevgili hayat;



artık seninle mücadele etmeyeceğim. sen nasıl istersen, öyle olsun. şimdiye kadar hep öyle olmadı mı zaten?



* bir bob dylan şarkısıdır. ama siz joan baez'den dinleyin.

Cuma, Eylül 19, 2008

falling down my lonely eyes

mutfak tezgahının hemen üzerindeki açılmamış bir şişe kırmızı şarap ve bir adet bıçak duruyorken, bir kadın neden yere diz çökmüş ağlar?


evet. bildiniz.


şarabı açamamıştır.


sonunda açabildim. içiyorum. birazdan bitecek sanırım. bitsin. bu da bitsin. beyaz olanı da daha ben ne olduğunu anlamadan bitmişti zaten. bir gün dolabı açmıştım. şişeyi aldım. bardağı aldım. mantarı çıkardım. bardağı şişenin ağzına yaklaştırdım ve...aman. boşverin. hatta dur küfredeyim. belki rahatlarım; siktiredin!


10 yıl sonra da böyle olacak, biliyor musunuz? değişen hiçbir şey olmayacak. 10 yıl sonra, bu defa daha güzel bir evde, elimde daha kaliteli bir kırmızı şarapla, daha büyük bir pencereden, daha geniş bir manzaraya bakarken ve gözyaşlarım daha ipek masa örtüsüne düşerken diyeceğim ki;


''beni kimse sevmiyor!''


çok içtim ve çok içmişken bile ajitasyondan nefret ederim.


......






dağılın!

Salı, Eylül 02, 2008

daha mutlu olamam


hayat, hiç olmadığı kadar muhteşem. ufak tefek kusurları yok değil ama ben bu hayatı böyle sevdim. kedim de şaşı mesela ama kafamı göbeğine gömüp uyuyacak kadar çok seviyorum o'nu. kaldı ki benim de ayaklarımdaki serçe parmaklarımın tırnakları yok gibi bişey mesela. herhangi bir şeyi, olduğu gibi kabullenip gerçekten sevmek, o şeye verebileceğiniz en güzel hediyedir. en az, bir kaç ay sonra açmaya başlayacak nergisler kadar güzeldir hem de.




bozcaada'daki adonis pansiyon'da kalanlardan, cumartesi gecesi çıkardığımız seslerden kaynaklanan verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. ama en kısa zamanda yine yapacağız. çünkü mutluluk paylaştıkça çoğalır.




teşekkür ederiz.