ve kapı çaldı.
delikten baktım, bir şey göremedim. ''kim o?'' dedim, ''benim'' dedi, ''patlamış mısır tanesi.'' hemen açtım. perişan görünüyordu. üşüyordu. içeri buyur ettim. içeri girer girmez ağlamaya başladı. ''saçmalama!'' dedim, ''güçlü ol biraz!, anlat hadi?'' anlatmaya başladı. tuz fazlaymış, tavadan düşmüş, bla bla bla.
''gel buraya'' dedim, avucumun içine aldım, usulca yastığıma koydum. üzerini de örttüm. uykuya daldı hemen. tam ''ulan birayla ne iyi giderdi halbuki, hımm?'' diye düşünürken telefon çaldı. pop corn birliği başkanı benimle görüşmek istiyormuş. görüşsün dedim, bağladılar. tehdit etti beni. teslim etmeliymişim derhal. kabul etmedim elbette. ''ağzına zıçarım senin'' dedim, korktu, kapattı telefonu.
o değil de,
''hiç başlamadan biten aşklar doldurur oldu günlerimizi'' diye bir cümle takılmış aklıma; kimden, nerden duyduysam. mırıldanırken kendi kendime, patlamış mısır tanesi uyandı,
''aşk...hiçliktir zaten.'' dedi,
uyudu yine.
duygusal pezevenk!