Pazartesi, Nisan 18, 2011

yol gözümü dağlıyor



''ağlasan da boş.''


pedalları bütün gücümle çeviriyordum. yanımdan ağaçlar akıp gidiyordu. arabalar, insanlar, köpekler, martılar, papatyalar. hiçbirini görmüyordum. ama orada olduklarını biliyordum. yola konsantre olmuştum. yoldan başka hiçbir şeye konsantre olmak istemiyordum. hiçbir şey düşünmek istemiyordum. bunun için buradaydım. bunun için yalnız kaldığım her an, her fırsatta bisikleti alıp kendimi dışarı atıyordum. kimseyi duymamak için kulaklıklarımı takıyordum. bu aralar genelde hayko çalıyordu. hayko sürekli bağırıp çağırıyordu. o bağırdıkça ben susuyordum. o delirdikçe ben sakinleşiyordum. o nefes aldıkça ben veriyordum.


birden gözlerimin hemen önüne bir damla düştü. hayır tabi ki ağlamıyordum. sadece yağmur başlamıştı. durdum. gözkyüzüne baktım. gökyüzü bana baktı. bir süre birbirimize baktık. mikail, eve döneceğimi zannediyorsa yanılıyordu. sırılsıklam ıslanmak istiyordum. en son bi adam yapmak istiyordu bunu bana. sırılsıklam ıslatmak istiyordu beni. kendini mikail mi sanıyordu acaba? ya da rocco? bilmiyorum.


yolun tam ortasından ağır adımlarla geçen kaplumbağayı kaldırıp varmak istediği noktaya koymak suretiyle biraz oyalandıktan sonra döndüm. bu yoldan kimbilir kaçıncı kez geçiyordum? her bir noktasını ezberlemiştim. nerede çukur var, nerede eğim var, nerede bozuk, nerede kayganlaşıyor, nerede fren yapmalıyım, nerede dikkat etmeliyim, nerede tadını çıkarmalıyım, nerede durmalıyım, nerede devam etmeliyim; hepsini biliyordum. sürpriz yoktu. bir anda karşıma çıkıp beni şaşırtabilecek hiçbir şey yoktu.


keşke insanlar da artık beni şaşırtmasaydı.


belki de artık kimseyi sevmemeliyim. belki de ilk damla gözlerimin hemen önüne düştüğünde, gökyüzü ile aşık atacağıma eve dönmeliyim. kaplumbağayı elbet bir başkası yolun diğer tarafına geçirir.


''tadı yok, çok zor olur bir daha.''