Salı, Nisan 26, 2011

daddy's little girl








baba'm...

küçükken çok düşkünmüşüm ben sana. sen de bana. gerçi hala düşkünsün, ama ben büyüdüğümden bu yana aramıza bir şeyler girdi sanki. 17 yaşındaydım. bi erkek arkadaşım vardı. yazlığa davet etmiştim onu ve sen çok kızmıştın hatırlıyor musun? ''o çocuk bu evde kalamaz!" diye bağırmıştın. "o çocuk bu evde kalacak!" diye bağırmıştım. "o çocuk bu evde kalırsa ben giderim!" diye bağırmıştın. "iyi, git o zaman!" diye bağırmıştım. gitmiştin. işte o gün bir şeyler kırıldı sanki. 


hangi gerizekalı uydurdu götünden, ''kadınlar hep babalarına benzeyen bir erkek ararlar.'' diye, bilmiyorum. ben hiç sana benzeyen bir erkek aramadım. hatta ne kadar sana benzemiyorsa, o kadar sevdim. taktir ettiğim bir çok yönün vardı, evet. her şeyi geçtim, hangi bulutun ne anlama geldiğini sen öğretmiştin bana. gökyüzüne baktığımda yağmur yağıp yağmayacağını senin sayende biliyorum ben. ve hiç yanılmıyorum. öte yandan yine de çok da kırdık birbirimizi. günlerce konuşmadığımız bile oldu. senin evi terkettiğin, benim evi terkettiğim de oldu. yine de birbirimize döndük. çünkü ne yaparsam yapayım, ne söylersem söyleyeyim ben senin kızındım. yeryüzünde beni kayıtsız şartsız sevecek tek erkektin. ne zaman biraz uzakta ve çokça yalnız olsam, hep için acıdı, bilirim. benim mutsuz olmama dayanamazdın. mutsuz olma nedenlerim saçma sapan bile olsa, dayanamazdın. telefondaki sesinden anlardım. bir ''iyi misin?'' demenden anlardım. ''iyiyim.'' derken gözlerim dolardı.


şimdi, ben burada senden çok uzaktayken, sen orada yemeğini bile tek başına yiyemiyorsun. ve ben ilk defa bu kadar çok korkuyorum.


"iyi misin?" diye bile soramıyorum sana. beni merak etme. biliyorsun; sana pek benzemiyorum, anneme çekmişim. senden daha güçlüyüm. çabuk toparlarım.


senden bugüne kadar çok şey istedim. elma şekeriyle bir başladım, sonu gelmedi bir türlü. şimdi son bir şey istiyorum; lütfen bir süre daha benimle kal. çünkü sana ihtiyacım var.