aslında her şey, haftalar önce izmir'de sokaklarda salak salak dolanırken başladı.
bostanlı'dan geçiyordum. sol tarafımdaki dükkanlara bakıyordum çünkü kedi için mama kabı alacaktım. o sırada o dükkanı gördüm. küçük bir butik pastane. ismini hatırlamıyorum ama vitrinini gözlerimi kapattığımda sanki karşımdaymış gibi tarif edebilirim. rengarenk pastalar vardı. içeride bir kaç küçük masa ve sandalye. birileri gelip uzun uzun otursun diye değil de sipariş verirken ayakta kalmasın diye konmuş gibi. bir kaç dakika boyunca dükkanın önünde durdum. dışarıdaydım ama içerideki kakao ve kremanın birbirine karışmış o güzel kokusunu duyabiliyordum. işte yapmak istediğim iş bu diye düşündüm. evet! hayatımı pasta, kurabiye, kek ve çikolata yaparak geçirmek; paramı bu şekilde kazanmak istiyordum. pasta yapmak ve satmak! bu kadar basit.
çok daraldım. başkalarının parasıyla puluyla uğraşmak, sorguladığım zaman reddedilmek, yaratıcı bir fikir ürettiğimde garipsenmek, küçük bir sorunun dev bir problem haline getirilmesine seyirci kalmak, birbirinden salak insanların talimatlarını yerine getirmek, hayatı zorlaştırmak için çalışmak istemiyorum artık. hayatımı bu şekilde yaşamak istemiyorum.
biraz daha sabreder ve sağlam bir plan yaparsam, olmayacak bir şey değilmiş gibime geliyor. orada öylece beni bekliyor olduğunu bilmek bile güzel.