Çarşamba, Mart 22, 2006

hiç

ve gökyüzüne baktım...

küçük, kırmızı ve dikenli yıldızlar parlıyordu... denizyıldızları.
derken biri kaydı, arkasında sümüksü bir sıvı bıraktı. midem bulandı, penceremi kapadım.
gördüğün gibi; her şey yer değiştirdi, her şey alt üst oldu.

peki ya sen?
sen bir kayığa atlayıp kanbay körfezi'ne doğru kürek çekmekle kurtulabileceğini mi sandın? seni hindistan bile paklamaz! hele annenin sesi, hiç paklamaz! yine hep o dipte bir yerlerde duran yalnızlığın peydahladı bakıyorum. bütün dünyaya meydan okumaya niyetli. ona karşı çıkabilecek misin? onu altedebilecek misin? buna gücün var mı?

- insanlar, yaşamlarının, olasılıklardan en çok korktukları dönemlerinde aşık olurlar. birisine aşık olabilmek için bu olasılıkların birer engel, zorunlu birer engel olarak algılanmaları şarttır.

- ne?

adam phillips'in osuruktan cümlelerini çözemeyeceğim şimdi. hiçbir şeyi çözemeyeceğim. çok zor geliyor. herşey çok zor geliyor.

hayat devingen bir şey, anlamadın mı hala?
evet, beni seveceksin ama bir gün başka birini seveceksin. evet, şu an mutlusun ama yarın göz yaşı dökeceksin. evet, en kısa zamanda geleceksin ama yine gideceksin. evet, hiç bir şey sonsuza kadar sürmüyor. oysa ben hep öylece durmak istiyorum. sonsuz olmak istiyorum. ya da belki bir hiç olabilirim. hiç olmak, sonsuz olmaktan daha güzel geliyor kulağa.

acaip fikirler dolaşıyor kafamda. yaratıcımın bana bu kadar çok yaratıcılık bahşetmesi hiç adil ama; ne demişler, adalet mülkün temelidir.