Pazar, Eylül 02, 2007

saf bir heyecan

aradığım tek şey buydu; saf bir heyecan. hani uzun ve sıcak yaz gecelerinin ardından bir akşam hafifçe üşüdüğünü hissetmek. ya da kendinize çok benzeyen biriyle karşılaştığınızda çok güzel şeyler yaşayabileceğinize dair belli belirsiz bir his. sabahın köründe zil sesinden hemen önce uyanıp da aslında o günün tatil olduğunu ve zilin hiç çalmayacağını anladığınız o an. sevdiğiniz adamın ya da kadının sizi ilk defa ellerinizden öpmesi. bulutların ardından bir kaç saniyeliğine kendini gösteren ay...yıldızlar...dalgalar...ya da herneyse.



oysa bilmediğim bir şey vardı; ruhum bu kadar huzursuz ve bu kadar karışık ve bu kadar sahtekarken, saf bir heyecanla karşılaşmak mümkün değildir. karşılaşsam bile onu göremeyeceğim o kadar açık ki.



belki de şimdilik büyük pencerelerin önündeki sandalyede oturup gökyüzünde çakan şimşekleri izlemeliyim. ve bu sırada televizyondan aptal bir filmin sesi gelir. kucağımda oturmaktan artık sıkılan kedi yatağa gider ve yastığımın üzerine kıvrılır. ben de bütün o sıradan insanlar gibi derim ki;


- off! feci yağmur bastıracak. çok fena...çok.