Pazartesi, Aralık 21, 2009

you have failed me for the last time admiral

bugün oradan geçtim.


sanırım 4 sene evveldi. her gece sabaha kadar oturup duvarları izliyor, ertesi gün öğlene doğru uyanıp kaldığım yerden devam ediyordum. yaz vakti olmasaydı eğer, üzerime en siyahından bir depresyon hırkası çok yakışırdı, eminim. ama yazdı. herkes neşeliydi, herkes cıvıl cıvıldı, herkes coşkuluydu, herkes umut doluydu. ben bitmiştim. ben tükenmiştim. üfleseniz her an her anlamda uçabilirdim.




bir gün uyandım ve oraya gittim. sıramı bekledim. içeriye girdiğimde daha fazla tutamadığım gözyaşlarım doldu taştı. masanın ucundaki kadın bana bakıyordu. çok sakindi. bir kaç soru sordu. bir kaç cevap verdim. samimiyetine asla güvenmediğim bu kadın, o an benim tek kurtarıcımdı. ''bu şekilde daha fazla yaşayamazsın; ölmelisin.'' dese, dinleyecektim. yapabileceğim hiçbir şey yoktu. ama demedi. bir sürü zırvalar saçtı ortaya. hepsini büyük bir dikkatle dinledim. nihayet bittiğinde ayağa kalktım ve teşekkür ettim. artık ağlamadığıma göre gidebilirdim.


viziteyi nakit ödedim.


- aradan 4 sene geçmiş, inanabiliyor musun?
- o günleri hatırlamak sana bir şey kazandırmayacak.
- o günlerle ilgili bir problemim yok ki. benim için geçmiş, geçmiştir.
- ee?
- sadece düşündüm de...
- evet?
- boşver.



bu defa generalin hiçbir suçu yok. yanılıyorsam, başarısızsam, elime yüzüme bulaştırdıysam şayet; hepsi benim yüzümden.




ve fonda duel of the fates çalıyordu.